11 Eylül 2022, Politikyol
“O halde en iyi politik topluluğun orta sınıf yurttaşlardan meydana geleceği ve orta sınıfın geniş, mümkünse diğer iki sınıfın toplamından veya her halükârda onların her birinden daha güçlü olduğu devletlerin en iyi yönetilmelerinin muhtemel olduğu açıktır.”
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında daha demokratik bir sisteme; daha güçlü, sürdürülebilir, kapsayıcı bir ekonomik kalkınmaya; ve daha mutlu bir topluma ulaşmanın yolu 40 milyon kişilik orta direğe sahip çıkmaktan geçiyor. Bunun için orta direği tanımlamalı, kritik önemini anlamalı, karşı karşıya bulunduğu tehditleri tespit etmeli ve yolunu açmalıyız.
ORTA DİREK KİM?
OECD orta sınıfı ‘ülkedeki ortanca gelirin yüzde 75’i ile yüzde 200’ü arasında gelire sahip haneler’ olarak tanımlıyor. ‘Ortanca gelir’ ile, ülkemizdeki 25.3 milyon haneyi gelirlerine göre sıraladığımızda listenin tam ortasındaki hanenin gelirini kastediyoruz.
TÜİK’in 2021 hane halkı araştırması ülkemizdeki fert başına ortanca gelirin (‘yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri’) 28 bin TL olduğunu söylüyor. Yani, 2021’de hanenizdeki fert başına senelik gelir 21 bin TL ile 56 bin TL arasındaysa, kendinizi orta direk olarak tanımlayabilirsiniz.
Ülkemizin yaklaşık yüzde 30’u, bu eşiğin altında gelire sahip. En çok kazanan yüzde 20’nin 2021’deki senelik ortanca gelirinin 67 bin TL, onu takip eden yüzde 20’ninkinin 39 bin 500 TL olduğunu düşününce, ilk yüzde 20’nin de bahsettiğimiz eşiğin üzerinde olduğunu varsayabiliriz. Yani, en alttaki yüzde 30 ve en üstteki yüzde 20’nin dışında kalan ülkemizin yarısı, 40 milyondan fazla kişi, ‘orta direk’ kategorisinde.
Bu arada, ‘orta direk’ tanımı için kullandığımız gelir mertebeleri 2021’in ortalama kuruna göre, senelik kişi başına 2.370 dolar ila 6.330 dolar (ayda 200 dolar ila 525 dolar). Bu seviyeleri, daha aşina olduğumuz, ancak ortanca değil ortalama geliri esas alan kişi başına düşen milli gelir kadar dikkatle izlememizde yarar var.
ORTA DİREK NEDEN ÖNEMLİ?
Bir çadırı ortasındaki direğin ayakta tutması gibi, bir toplumu da orta direk ayakta tutar. Nitekim yazının başında kendisine atıfta bulunduğumuz büyük filozof Aristoteles (Aristo) de “Toplumun yönetimi (politie) ancak güçlü bir orta sınıfın varlığıyla mümkün olabilir” diyor. Peki neden? Aklıma üç temel sebep geliyor:
Demokratik hukuk devleti. Çeşitli araştırmalar büyük ve güçlü bir orta sınıfın demokrasi ihtimalini artırdığını gösteriyor. Zenginler her rejimde iyi durumdalar ve ülke yönetimini şekillendirebiliyorlar (ABD’nin kurucularından John Adams’ın dediği gibi “güç her zaman mülkiyeti izler”). Yoksul ve güvencesiz kesimler siyasete ilgisiz veya patronaja açık hale gelebiliyorlar. Ancak orta direğin kamu nizamı ve rasyonel yönetim talebi, siyasete -sadece oy vererek bile olsa- etki etme isteği, ve aşırılıklara karşı makul üslubu tercih etmesi, bu kesimi demokratik hukuk devleti için kritik aktör yapıyor.
Nitekim, orta sınıfın zemin kaybetmesiyle populist/ otokrat olarak nitelenen siyasi hareketlerin güç kazanmasının veya seçmenlerin siyasetten soğumasının eş zamanlı gerçekleşmesi tesadüf değil. Siyaset bilimci Frederick Solt’un 2008’de gelişmiş ülkelerde yaptığı bir araştırma, eşitsizliğin ‘az’dan ‘çok’ seviyeye çıkmasının siyasi tartışmayı yüzde 13, oy vermeyi de yüzde 12 azalttığını bulmuş.
Güçlü, sürdürülebilir, kapsayıcı kalkınma. Büyümenin nimetlerinin toplumun en varlıklı kesimlerinde yoğunlaşması, normatif değerlendirmelerin (sosyal adalet) ötesinde, ekonomik kalkınma için de sorunlu bir durum. Zira böyle hallerde tekelleşme artıyor, dinamizm (sınıf atlama, girişimcilik) hasar görüyor, kaynakların en yetenekli/ azimli kişilere akışı tıkanıyor, toplumsal güven ilişkileri zedelendiği için iş yapmak zorlaşıyor, pazar küçülüyor (otomobil, cep telefonu hatta bazı gıdalar alınamaz hale geliyor) ve asayiş riskleri baş gösteriyor.
Toplumun azami refah ve mutluluğu. Tarihçi Polybius (M. Ö. 200-118) günümüzden asırlar önce yönetim şekillerini altıya ayırmış: krallık (tek yönetici, kamu yararı), tiranlık (tek yönetici, kişisel yarar), aristokrasi (az sayıda yönetici, kamu yararı), oligarşi (az sayıda yönetici, kişisel yarar), demokrasi (çok sayıda yönetici, kamu yararı), oklorasi (çok sayıda yönetici, kişisel yarar). Toplumdaki en fazla kişinin ortak refahı (Anglosakson siyasi yapılarındaki isimle: commonwealth) ve dolayısıyla mutluluğunu, onların katılımıyla sağlamak için, belli imkan ve fırsatlara sahip bir orta sınıf elzem.
ORTA DİREK TAARRUZ ALTINDA
Günümüzde, bazıları küresel, bazıları ülkemize özel sebeplerle, orta direk şiddetli bir taarruz altında. Küreselleşmenin ücretleri baskılaması, tedarik zinciri sıkıntılarının bazı ürünlerin maliyetini yükseltmesi, teknolojik dönüşümün çeşitli işleri ortadan kaldırması ve emtia fiyatlarındaki (gıda, enerji) artışlar tüm dünyada orta direği zorluyor.
Ülkemizde orta direk çok daha ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bunun dokuz temel sebebini mevcut imkanlar, yarına dair fırsatlar ve hak/ hürriyetler başlıkları altında ele alalım:
Mevcut imkanlar:
Nitekim İSO 500 listesinde de benzer bir eğilim görüyoruz. 2021’de işletme karları yüzde 137 artarken ödenen maaş ve ücretler yüzde 33.4 artmış (işçi başına yüzde 26.3). Neticede, ödenen maaş ve ücretlerin net katma değerdeki payı 2018 yılında yüzde 54.7 iken bu oran 2020’de yüzde 44.5’a, 2021’de yüzde 32.1’e inmiş.
Son bir yılda şiddetle artan enflasyondan bile önce yapılan TÜİK’in 2021 araştırmasına göre, ‘hanelerin yüzde 60.8’i evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını, yüzde 38.3’ü iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 33.4’ü beklenmedik harcamaları, yüzde 62.9’u eskimiş mobilyaların yenilenmesini ekonomik olarak karşılayamadığını beyan etti’. Bu sayıların 2022’de arttığını tahmin edebiliriz.
Borçluluk da benzer. Yine TÜİK 2021 araştırmasına göre: ‘Konut alımı ve konut masrafları dışında borç veya taksit ödemesi olanların oranı yüzde 63.7 oldu. Bu ödemeler nüfusun yüzde 23’üne çok yük getirdi’. Nitekim icra dosyası sayısının 2022’nin ilk beş ayında 1 milyon artarak 23.5 milyon adede ulaşması da sürpriz değil.
Yarına dair fırsatlar:
Raporlar Twitter hesabına göre, bir iPhone 14 Pro almak için ABD’de 6 gün, Almanya veya Japonya’da 10 gün, Türkiye’de ise 270 gün çalışmak gerekiyor (Türkiye verisine bakınca, bunun en üst model için, asgari ücrete göre hesaplandığını tahmin ediyoruz).
Hak/ hürriyetler:
ÇIKIŞIN YOL HARİTASI
Mevcut durumdan çıkış için yapmamız gerekenleri, yukarıdaki yaklaşım çerçevesinde özetleyelim:
Artan imkanlar için: Rasyonel bir makroekonomik çerçeve ve ehil kadrolar ile kontrol altına alınan piyasa faizi ve döviz kuru; enflasyonla kararlı mücadele; orta direği destekleyen vergi politikaları; ve sona erdirilen KKM uygulaması.
Yükselen fırsatlar için: Yatırım, üretim ve istihdam odaklı bir kalkınma yaklaşımı; girişimciliği ve rekabeti artırarak hayatı ucuzlatan/ kaliteyi artıran bir reform hamlesi; evrensel kabiliyetler odaklı temelli, bugünün değil yarının ihtiyaçlarına odaklı, entegre yaklaşıma sahip (okul, yurt, iş dünyasının talepleri) bir eğitim sistemi; tüm toplum için pozitif dışsallık sağlayan altyapıların genişletilmesi (teknolojik cihazlar, internet); ve her alanda dünyayla entegrasyon.
Genişleyen hürriyetler için: Gelişmiş ülkelerle benzer seviyede, çeşitli mekanizmalarla (Anayasa, kuvvetler ayrılığı) güvence altına alınmış hürriyetler ve vatandaşın taleplerini güvenlik bahanesiyle (‘beka meselesi’) reddetmeyen, çoğulcu bir siyasi zihniyet.
SONUÇ
Bir hedef koymak, ona varmak için yeterli değil. Bunun nasıl gerçekleşeceğini ve ilerleyen dönemde nasıl muhafaza edilebileceğini de düşünmek gerekiyor.
Örneğin, hukuki olarak ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ istiyorsak, bunun siyasi garantörlüğünü yapacak bir kitlenin de olması gerekiyor. Kamu nizamı ve rasyonel yönetim talep eden, siyasete etki etme isteği bulunan, aşırılıklara karşı makul üslubu tercih eden, geniş bir kesim olarak, orta direk bu rol için biçilmiş kaftan. Nitekim tarih bize tek kişinin baskıcı idaresine ya da kaosa savrulmayan başarılı toplumsal dönüşümlerin ancak bu şekilde başarılabildiğini söylüyor.
Daha demokratik bir sisteme; daha güçlü, sürdürülebilir, kapsayıcı bir ekonomik kalkınmaya; ve daha mutlu bir topluma ulaşmak istiyorsak, 40 milyon kişilik orta direğe sahip çıkmak zorundayız. Bunu sağlamak için orta direği imkanlar, fırsatlar ve hürriyetler bakımından destekleyen kapsamlı ve entegre bir programa ihtiyacımız var. Ancak bunu yaparken vergileri yükseltme ve devleti büyütme gibi fakirleşmeye ve siyasi tahakküme yol açabilecek tuzaklara karşı da dikkatli olmamız gerekiyor.
Dünyada da benzer konuların giderek gündeme geldiğini belirtmeliyim. Özellikle enerji krizinin ardından çeşitli ülkeler orta sınıfa destek programları açıklıyor. Ancak bunlar kapsamlı hamleler olmaktan ziyade mevcut sıkıntıları hafifletme yönünde gayretler. İşin teorik tarafında da çalışanlar var. Örneğin dengeli ve orantılı (vitruvian) yahut ‘emniyet kemeri takan’ kapitalizm olarak nitelenen oranlama (rationism), orta sınıfın milli gelirdeki payını sabitleyen bir model öneriyor.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına ‘Lozan Anlaşması’nın süresi dolacak’ gibi komplo teorileriyle; ‘faiz enflasyona yol açar’ gibi deneylerle; toplumsal fay hatlarını kaşıyan kültür savaşlarıyla; veya incir çekirdeğini doldurmayacak konularda saatlerce yapılan ‘siyasi tartışmalarla’ değil, gerçek meseleleri konuşarak yürümeliyiz.
Ülkenin dinamosu sahipsiz sınıf orta direği müdafaa etmeyi bu yüzden önemsiyorum.