17 Mart 2020
‘Tek adam’dan ‘bir bağımsız alalım’a, ‘karma model’den ‘CEO ve ahbapları’na yönetim kurulu tiplerini, risklerini ve avantajlarını konuşalım.
Bugüne kadar bir düzine yönetim kurulunda (YK) üyelik yaptım. Bazıları fonumuzun Türkiye ve Avrupa’daki iştirakleri, birisi bağımsız üye olduğum bir firma, bazıları da sivil toplum kuruluşlarıydı. Yönetim danışmanlığı yaptığım yıllarda da ABD’de pek çok YK’yı gözleme imkanı buldum. Gelin bu hafta YK tiplerini, risklerini ve avantajlarını konuşalım. Bakalım sizinkine benzeyen var mı?
TEK ADAM. Çoğu Türk şirketinde YK pratikte şirketin sahibinden ibarettir. Bazı yakın akrabalar, genel müdür ve avukat-mali müşavir gibi danışmanlar kağıt üzerinde YK üyesi olabilirler. Ama kararları kimin verdiği nettir. Aslında, dev teknoloji şirketleri (Facebook), YK’larında şöhretli isimler olsa da, ‘altın hisse’ sayesinde bizim patron şirketlerinden pek farklı değiller. Avantaj açık: İşi en yakından bilen (bazen kurmuş olan) ve eli en fazla taşın altında bulunan kişi dümende ve hızlı karar alabiliyor. Ama riskler de öyle. Güçlü bir kişilik olan patron ile kim, neden ters düşsün? (‘Benden iyi mi bileceksin!’). Hızlı karar alma imkanı virajı sert alma ihtimalini artırıyor (‘Korona’ya stokta yakalandık’). Nihayet; şirket ortaklık veya halka arz sürecine girerse bu üslup sorgulanıyor, hatta değerleme çarpanını düşürüyor.
BİR BAĞIMSIZ ALALIM. ‘Tek adam’ yapıları büyüdükçe bir arayışa başlıyor: gelsin bağımsız üye! Üye spesifik bilgi birikimi (teknik, finansal) getiriyorsa ve ondan beklentiler netse model işliyor. Bağımsız üyelerin iş diplomasisinde (şirket birleşmeleri, yeni pazarlar, iletişim) ciddi katkı sağladığı örnekler biliyorum. Ancak bazen ‘dostlar alışverişte görsün’ diye bazen eski tanıdıkları onore etmek için YK üyeliği öneriliyor. İşler yolundayken bunun yararı da zararı da yok. Ancak 2001’de gördüğümüz gibi, bazı krizlerde bir YK üyesi geçmişten gelen tüm itibarını yitirebiliyor.
KARMA YK. Bir stratejik (genelde yabancı) veya finansal (mesela fon) yapının ortak olduğu şirketlerde karma YK görüyoruz. Bu model iyi işletilebilirse çok yararlı (çok şükür tecrübelerim bu yönde oldu!). Mevcut işi ve kadroyu yakinen bilen ortak ile bazı konularda know-how’ı olan diğer ortak birbirini tamamlıyor. Sivil toplum da biraz böyle. Değişik kabiliyetleri bir ahenk içinde buluşturabilen YK çok başarılı oluyor. Tabii riskler de var. ‘Senin adamın-benim adamım’ tartışması, stratejik önceliklerde farklılıklar (yatırım, şirketi satma zamanlaması) veya sıkıntılı insani ilişkiler şirkete ciddi bir yük getiriyor. Tarafların ortaklık öncesi birbirlerini iyi tartması, hedef ve başarı kriterlerinde net olması ve iletişimi açık tutmaları elzem.
CEO VE AHBAPLARI. Bu ülkemizden çok ABD’ye özgü bir model. Hakim hissedarın olmadığı, tamamı halka açık şirketlerde uzun süre görevde kalan CEO’lar doktorlarını, lise arkadaşlarını, hatta eşlerini YK üyesi yapabiliyorlar. Artan farkındalık ve aktivist fonların faaliyetleri (mesela hedge fon kuruluşu Elliott’un Twitter’da yaptığı) fren görevi görüyor.