Ekonomi Gazetesi, 12 Eylül 2023
Sadelik, yalınlık anlamındaki basitliğin güzel olduğuna inanırım. Google ana sayfasını, Nike logosunu veya Apple ürün tasarımlarını düşünün… Ancak basiti başarmak hiç de kolay değil. Bir ustura, bir sabahlık ve bir tüfek rehberliğinde bunu konuşalım.
BİR: KARAR ALMA VE OCCAM’IN USTURASI. 1287 ile 1347 arasında yaşamış İngiliz bir rahip belirsizlikler karşısında nasıl davranmamız gerektiği konusunda yalın bir yöntem geliştirdi. Occamlı William’a göre, çeşitli tahminler arasından en az varsayıma sahip yolun seçilmesi gerekir. Çünkü varsayımlar arttıkça belirsizlikler de artar ve kararın isabetli olma ihtimali azalır. O halde varsayımlar herhangi bir zorunluluk yoksa çoğaltılmamalı ve bir usturayla kesilip atılmalıdır.
Günlük hayatta Occam’ın usturasını yeterince kullanmadığımızı düşünüyorum. Mesela, kağıt üstünde mümkün olan, fakat pek çok ihtimal aynı anda gerçekleştiğinde hayata geçebilecek projeleriniz. Mesela, varsayımdan ibaret olan şeyleri zihninizde ‘kesin kabul’ haline getirerek değerlendirme yapma/ aksiyon alma. Mesela, kulağa çok inanılır gelen komplo teorileri. Bu gibi durumlarda usturanın keskinliğine başvurmak, karar alma performansınızı artıracaktır.
İKİ: TÜKETİM VE DİDEROT’UN SABAHLIĞI. 1713 ile 1784 arasında yaşamış Fransız yazar Denise Diderot, Aydınlanma Çağı’nın öncülerinden biri ve yeni fikirleri yaymak için hazırlanan Ansiklopedi’nin editörü. Yazar, Eski Sabahlığımı Bırakırken Duyulan Pişmanlıklar adlı denemesinde ilginç bir macerasını anlattı. Kendisine hediye edilen kırmızı sabahlıktan çok memnun olan Diderot giderek diğer eşyalarını yeterince şık bulmamaya başladı. Sandalyesini, masasını, baskı aletlerini adım adım değiştirdi ve ciddi bir borca girdi. Bu mali facianın neticesinde şöyle yazdı: “Eski sabahlığıma hükmediyordum ama yenisine köle oldum… Ani zenginliğin bulaşıcılığından sakının.”
İki asır sonra, 1988’de antropolog Grant McCracken bu sarmal tüketim olayına Diderot Etkisi adını verdi. Bu durumun farkında olmanın iki yararı olabilir. Birincisi, şahsi veya profesyonel hayatınızda aşırı tüketimden kaçınmak (önce yeni cep telefonu, sonra bir espresso makinası, sonra yeni araba derken ipin ucu kaçtı mı?). İkincisi, ürünlerinizi pazarlarken tüketicilerin Diderot Etkisi’nin neresinde olduklarını dikkate almak. Mesela, tekstil sektöründe olabilirsiniz, ancak belli kalite/ fiyat/ imaj seviyesinde cep telefonu veya otomobil kullananları hedefleyebilirsiniz.
ÜÇ: İLETİŞİM VE ÇEHOV’UN TÜFEĞİ. 1860 ile 1904 arasında yaşamış Rus yazar Anton Çehov önemli bir oyun ve kısa öykü yazarı. “Hikâye ile alakalı olmayan her şeyi kaldırın. Eğer ilk bölümde ‘duvarda bir tüfek asılı’ diyorsanız ikinci veya üçüncü bölümde o silah patlamalıdır. Eğer ateşlenmeyecekse o silah orada asılı olmamalıdır” diye anlattığı yaklaşımını çok beğenirim.
Anlatmak istediğiniz konunun özüne dair olmayan uzun bilgiler vermek, hele de algı süresinin iyice kısaldığı günümüzde, mesajınızın kaybolmasına yol açacaktır. Üstelik, uzun, dağınık ve tumturaklı ifadeler konuyu sizin de tam anlamadığınıza veya tembellik yaptığınıza işarettir. Zira yalın iletişim, emek harcamayı gerektirir. Büyük yazar Mark Twain’in ‘‘Kusura bakma, kısa yazacak vaktim yoktu, o yüzden sana uzun bir mektup yolluyorum’ dediği mesele, tam da bu.
Bu haftaki yazımızı Küçük Prens’in yazarı Antoine de Saint-Exupéry’nin basitin güzelliğini anlatan sözleriyle tamamlayalım: “Mükemmelliğe, eklenecek bir şey kalmadığında değil, çıkarılacak bir şey bulunamadığında ulaşılır.”