Ekonomi Gazetesi, 19 Aralık 2023
Yılı bitirirken şirketlerimiz bütçe telaşında. Ben de onları dört hususta uyarmak istedim: kur, enflasyon, işletme sermayesi ve maliyet yapısı. Zira bunlara yeterince dikkat edilmezse, kıyamet habercisi olan ‘mahşerin dört atlısı’ halini alabilirler!
Amerikalı beyzbol efsanesi Yogi Berra’nın sözünü her bütçe döneminde gülümseyerek hatırlarım: ‘Tahmin yapmak zordur, hele de geleceğe dairse!’. Şirketler için bütçe yapmak her zaman zordur, ancak bugünlerde daha da zor. Bu vesileyle, Türkiye’de iş yapabilenin dünyanın her yerinde başarılı olacağına dair görüşümü yineleyeyim.
Şirketlerimizin 2024’e bakarken dört ana konuya çok dikkat etmeleri lazım.
KUR: Elbette döviz kuru hayatımızın her alanını etkiliyor. Ancak, bu kanıksama hali bazı temel farklılıkların gözden kaçmasına yol açıyor. Örneğin pek çok firma mali tablolarını TL cinsinden hazırlıyor, sonra da tüm sayıları belli bir kur varsayımıyla dövize çevirmekle yetiniyor. Bu büyük bir hata! Zira döviz kuru şirketinizin gelir tablosunda ve bilançosundaki çeşitli kalemleri çok farklı etkileyebilir. 200 milyon TL cironuz, 170 milyon TL maliyetiniz, 30 milyon TL de operasyonel kârınız olduğunu düşünelim. Kabaca 1 milyon dolarlık kârınız var. Ancak bu sayı döviz kuru ile aynı oranda hareket etmeyebilir. Yani kur yüzde 20 arttı, bizim kâr döviz cinsinden yüzde 20 azaldı, diyemezsiniz. Mesela, döviz cinsinden hammadde satın alıp ürünlerinizi çoğunlukla iç piyasaya satıyorsanız, dövizdeki bir artış hem toplam kârınızı hem de kâr marjınızı eritecektir. Yahut döviz cinsinden borcunuz varsa, ödediğiniz faizin yükü ciddi şekilde artacaktır. Özetle, kur etkisi, basit aritmatikle çözülemeyecek kadar ciddi bir mesele.
ENFLASYON: Enflasyon da tüm işinizi aynı oranda etkilemeyebilir. Mesela döviz cinsinden yaptığınız satış veya satınalmanızın enflasyonda doğrudan bağı yoktur. Ancak, dövizle alıp dövizle satsanız bile, yerli operasyonel maliyetleriniz (maaş, kira) enflasyonla hareket edecektir. Bu durumda, TL’deki bir reel değerlenme (enflasyonun kur artışının üzerinde olması) kâr marjınızı baskılayacaktır. Mali tablolalarınızdaki hangi kalemleri hangi etkenlerin belirlediğini iyice anlamadan doğru bütçe yapılamaz.
İŞLETME SERMAYESİ: Ülkemizin iş hayatının yurtdışından belki de en büyük farkı uzun işletme sermayesi süreleri. Maalesef bu konu üzerinde yeterince düşünülmüyor. Hatta övünerek ‘işletme sermayemiz arttı!’ diyen bir sanayiciyle sohbet etmişliğim de var. Peki neler konuşulmuyor? Mesela şirketin parasının başkasının cebinde olduğu (tahsilat riski). Aslında ticaretten çok müşterilerinizi fonlayarak para kazandığınız (operasyonel kârlılığın aslında kağıt üzerindeki kadar yüksek olmadığı). Yükselen faiz ortamında bazı işleri reddetmek gerektiği (uzun tahsilat vadesi – ortalama marj). Enflasyonla gelen, reel olmayan büyüme için bile şirkete ilave kaynak bağlayacağınız.
MALİYET YAPISI: Maliyete genellikle üç açıdan bakılıyor: satılan malın maliyeti, operasyonel maliyetler ve finansal maliyetler. Ancak, hangi maliyetin ne kadar değişken olduğu ve onu neyin etkilediğini de doğru görmek gerekiyor. Yıllar önce yatırım yaptığımız bir şirketin çok farklı fiyat seviyesindeki iki ürününün brüt marjı aynıydı. Yani teknik olarak ikisini de satmayı sürdürmek gerekiyordu. Ancak, operasyonel maliyetlerde yer alan ve bu yüzden değişken olduğu atlanan lojistiği işin içine katınca ve ürün maliyetlerine ekleyince tablo değişti. Zira bu maliyet hacimle değişiyordu—dolayısıyla ucuz olan ürün göründüğünden çok daha düşük bir kârlılığa sahipti. Bu çerçevede yapılan bir ürün gamı değişikliği marjı çok artırmıştı.
Tüm şirketlerimize başarılı bir bütçe dönemi diliyorum.