5 Haziran 2022, Politikyol
İstanbul Sanayi Odası (İSO) 1952’de kurulmuş. Londra-New York arasında okyanus altından telgraf hattı çekilmesinden yaklaşık bir asır, Edison’un ampulü icadından 70 yıl, insanlığın uçmaya başlamasından 50 yıl sonra. Bu ciddi zaman farkını kapatmak için gayret eden firmalarımızın çatı kuruluşu, 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması’nın 2021 sonuçlarını açıkladı. Bu vesileyle, sanayimizin karnesine beş farklı açıdan bakalım: büyüklük, ihracat, büyüme, katma değer ve coğrafi dağılım.
Büyüklük
İSO 500 sanayimiz ve iş dünyamızın amiral gemisi. 500 firma toplamda 2 trilyon TL’nin üzerinde ciro yapıyor, 757 bin kişi istihdam ediyor. Listedeki tüm firmaları kutluyorum.
Öte yandan bu sayıları hızla büyütmenin yollarını bulmamız gerekiyor. Örneğin, Japon otomotiv firması Toyota’nın cirosu, 500 büyük sanayi şirketimizin toplam cirosundan fazla. ABD süpermarket devi Walmart’ın cirosu ise İSO 500’ün 2.5 katı. Dev firmalarla yarışmak için de, araştırma-geliştirme faaliyetlerine kaynak ayırabilmek için de, ülkemizin dünya ekonomisindeki payını (şu anda yüzde 1’in altında) yükseltmek için de ölçek çok önemli. İSO 500 cirosunun yarısının ilk 50, neredeyse üçte ikisinin de ilk 100 firmadan geldiğini, 100 milyon doların biraz üzerinde bir ciro ile ilk 500’e girilebildiğini düşününce, sanayimizin ölçek meselesi daha da netleşiyor.
İstihdamda da durum benzer. İSO 500’deki 757 bin çalışana karşılık ülkemizdeki kayıtlı işsiz sayımız neredeyse 4 milyon kişi. İş bulmaktan ümidini kesenleri eklersek bu sayı iki katına çıkıyor. Üstelik her sene 1 milyon arkadaşımız çalışma çağına giriyor. ‘Ne okulda ne evde’ gençlerimizin sayısı 6 milyona yaklaştı. Senelerin çözümsüzlüğü ile büyüyen ve son yıllardaki başarısız ekonomi performansı neticesinde iyice akut hale gelen (özel sektörümüz son dört senede net bazda hiç yeni istihdam yaratamadı) sorunlarımızı çözmek için adeta yeni İSO 500’ler oluşturarmamız gerekiyor.
İhracat
İSO 500 ülkemizin ihracatının yüzde 38’ini gerçekleştiriyor. Nitekim listedeki firmaların neredeyse tamamı (464 tanesi) ihracatçı.
2021’i 225 milyar dolar ihracatla tamamlayan ülkemiz için ‘2023’de 500 milyar dolar ihracat’ hedefi artık maalesef bir hayal. Halbuki bu hedefe doğru politikalarla ulaşabilirdik. Zira 2002’den (35 milyar dolar) 2012’ye (153 milyar dolar) kadar on yılda ihracatını dört katından fazla artıran ülkemizin, sonraki on yılda ihracatını üçe katlaması mümkündü. Nitekim, kendimizi kıyaslamayı pek sevdiğimiz Güney Kore’nin 2021’deki ihracatı 771 milyar dolar.
Türkiye yeniden rasyonel bir ekonomik çerçeveye kavuştuğunda ve iddialı kalkınma hedeflerine odaklandığında, İSO 500’ü bu yeni atılımın ana bir paydaşı olacak.
Büyüme
İSO 500’ün cirosu (üretimden satışlar), 2021 yılında yüzde 73.8 büyüdü. Bu yüksek artışta şüphesiz ihracattaki güçlü büyümenin ve enflasyonun ciddi payı var.
İSO 500’ün 2021’de 85.8 milyar dolar olan ihracat geliri, 2020 gelirinin üçte bir üzerinde. Ancak bu artışta salgının yol açtığı baz etkisini de düşünmemiz gerek. Zira 2019’a göre büyüme -yine kuvvetli olmakla birlikte daha mütevazı bir seviye olan- altıda bir. Yeni iki yıllık dönemdeki senelik ihracat büyümesi, yüzde 8.5 mertebesinde (Güney Kore bu oranı tam yirmi yıldır muhafaza ediyor).
Enflasyon daha çetrefilli bir konu. Nitekim İSO 500’ün üretimden satışlarında bu seneden daha yüksek oranlı artışlar (yüzde 78 ila yüzde 112 aralığı) son olarak 1992-1997 döneminde gerçekleşmiş. İSO, cirodaki reel değişimi yıl sonu TÜFE enflasyonu ile hesaplıyor ve yüzde 27.7 gibi çok ciddi bir büyümeye ulaşıyor (Türkiye milli gelir büyümesi yüzde 11, sanayi sektörü büyümesi yüzde 16.6). Ancak, kendilerinin de belirttiği üzere, 2021’de TÜFE enflasyonu yüzde 36.0 iken ÜFE enflasyonu yüzde 79.9’du. Yani ÜFE enflasyonuyla bakıldığında, İSO 500 cirosunda reel gerileme olduğu dahi iddia edilebilir. Daha doğru bir yorum ise sanayici ve esnaftan sık sık işittiğimiz ‘sattığım malın yerine yenisini koyamıyorum’ ifadesi.
Sanayicinin gerçekten para kazanıp kazanmadığını ölçebilmesi ve rahatça hesabını yapabilmesi, Türkiye’nin kalkınma hamlesi için ön şart.
Katma Değer
İSO 500’ün faaliyet karı 2020’de 143 milyar TL’den 2021’de 342 milyar TL’ye çıktı. Yüzde 139 oranındaki çok ciddi artışta hem ciro büyümesinin hem de karlılığın 4 puan yükselerek yüzde 14.8’e ulaşmasının payı var. İSO 500’ün vergi öncesi karı benzer bir artışla 219 milyar TL’ye, marjı ise yüzde 9.5’e ulaştı. 2021 sanayici için karlı bir yıldı.
Peki bu büyük rakamlar ne anlama geliyor? Kamu ile ufak bir mukayese yapalım. Hükümetin 2022’de faiz ödemeleri için öngördüğü -ve maalesef artık çok iyimser kalan- miktar 240 milyar TL. Yani en önde gelen 500 sanayi şirketimizin, 750 bin çalışanıyla, çok başarılı bir yılda kazandığı vergi öncesi kardan daha fazlasını, hazinemiz faiz olarak ödüyor!
Katma değer demişken, İSO 500 Araştırması’nda doğrudan yer almamakla birlikte, ihracatımızın kilogram başına fiyatına değinmesek olmaz. Japonya ve Almanya’nın 4 dolara, Güney Kore’nin 3 dolara, Polonya’nın neredeyse 2 dolara koştuğu bu kriterde, ülkemiz 1 dolar seviyesinde. Ülkemiz için kalıcı refahın yolu bu rakamı artırmaktan geçiyor. Bunun yolu, üretimde ‘bilgiyi’ artırmak.
Nitekim İSO 500 Araştırması, sanayimizin teknolojik yapısı hakkında ipuçları veriyor. 2021’de yaratılan katma değerde en yüksek pay düşük teknoloji yoğunluklu sanayilerden geliyor: Seneler içinde azalsa da bu oran hala üçte bir mertebesinde. Yüksek teknoloji yoğunluklu sanayilerin payı ise yüzde 6 mertebesinde takılmış durumda. Sanayimizin büyük kısmı teknolojik vasatlık tuzağına düşmüş durumda.
Nitekim İSO’nun sanayinin dijitalleşmesi konusundaki bir çalışması, şirketlerimize 4 üzerinden 1.9 puan vermişti (‘reaktif verimsizlik’ seviyesi). ‘Günlük kararlarla veya acil durumlara göre işlerini yöneten şirketler hedeflere göre yönetilen süreçler ve önleyici sistemler geliştirmek yönünde çalışmalar yapmaktadırlar’ diye açıklanan bu durum, Endüstri 4.0 konusunda önümüzde uzun bir yol olduğuna işaret ediyordu. Milletimizin Sanayi Devrimi’ni kaçırarak ödediği ağır bedel ortadayken, Bilgi Çağı’nın içinde bulunmanın bir lüks değil, bir mecburiyet olduğunu vurgulayan bir kanıt daha!
Coğrafi Dağılım
İSO 500’ün coğrafi dağılımı da ilginç veriler sunuyor. Şirketlerimizin neredeyse üçte birinin İstanbul’da olması herhalde hiçbirimiz için şaşırtıcı değil. Ancak maalesef 32 ilimizin listede adı yok. Bunların arasında Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa gibi büyük şehirlerimiz de var. 14 ilimiz listede sadece bir temsilci ile yer buluyorlar. Bunların arasında Erzurum, Malatya ve Ordu gibi büyük şehirlerimiz de bulunuyor. Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik büyüme için İSO 500 temsilinin yaygınlaşmasının önemini hatrımızda tutmalıyız.
Sonuç
Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu listesinin genel bir analizi, kalkınmamız için beş kritik hususu tekrar vurguluyor:
Sanayicimiz üretimini, ihracatını, yatırımını ve istihdamını artırmak için bekliyor. Bunun gerçekleşmesi için, siyaset kurumunun da üzerine düşeni yapması gerekiyor.