30 Mart 2021
Osmanlı’nın Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, mikroçipler ve iklim krizi… Bu üçlüyü bir arada düşünmek hayli zordu. Ta ki geçen hafta küresel tedarik zincirinde yaşanan gelişmelere kadar!
Kavalalı, kontrol ettiği topraklarda Süveyş Kanalı’nın yapılmasını hiç istememiş. Londra-Hindistan yolunu kısaltacak bu suyolunun Mısır’ın konumunu iyice kritik hale getireceğini ve neticede ülkenin elinden çıkmasına sebep olacağını düşünüyormuş. Bugünlerde Paşa’nın ruhu hayli keyifli olmalı! Zira onun ölümünden 30 sene sonra açılabilen 150 yıllık kanal, bir gemi yüzünden kapandı.
Kuyruk teorisini duymayanlarımız olabilir ama yaşamayanımız yoktur. Bir aracın (mesela kaza seyretmek için!) 10 saniyecik yavaşlaması, ardında birkaç kilometrelik bir kuyruğa ve dakikalar süren gecikmeye yol açabilir. Bir de dünya deniz ticaretinin sekizde birinin geçtiği bir kanalın tamamen kapandığını düşünün! İnternette pek çok kişinin paylaştığı ‘minik vinç dev gemiye karşı’ fotoğraflarıyla hafızamıza kazınan bu olay, günde 10 milyar dolarlık ticareti durdurdu.
Küresel tedarik zincirinin kırılganlığını gösteren bir başka örnek mikroçipler. Hatta tedarikte yaşanan sıkıntı, Bursa’daki otomotiv fabrikalarının üretimi durdurmasıyla sonuçlandı. Hava yastığından park sensörüne, müzik sisteminden ABS frene çeşitli alanlarda çipler kullanılıyor. Üstelik sanayide çip kullanımının henüz ancak emekleme aşamasındayız. Bugün bir otomobilde ortalama 20 çip varken otomatik sürüş yapan araçlarda bu sayı yüzleri bulacak. Bilgisayar, cep telefonu ve tablet gibi elektronik aletlerin süren ihtiyaçları, yepyeni alanların talepleri (örneğin bitcoin madenciliği) ve yüksek performanslı çip üretiminin Tayvan ve Kore’de yoğunlaşması gibi sebeplerden dolayı, riskler hemen ortadan kaybolmayacak.
İklim krizinin sadece bir çevre meselesi değil, ciddi bir işletme riski olduğunu bu köşede vurguluyorum. En güncel örnek, Teksas’ta yaşanan aşırı soğuklar. Bunun etkisiyle düşen polimer üretimi dünyanın pek çok ülkesine sanayiyi derinden etkiledi hatta durdurdu (biri ‘kelebek etkisi’ mi dedi?!).
Velhasıl kazalar, arz sıkıntıları, jeopolitik riskler veya iklim gibi pek çok faktör küresel tedarik zinciri için riskler oluşturuyor. Peki, bu konuda şirketler ne yapmalı?
Birincisi, risk yönetimini en üst düzeyde (yönetim kurulu), tercihen geniş perspektifle (bağımsız üyeler) ve stratejik bir yaklaşımla ele almaları lazım. Bu, adet yerini bulsun diye yapılacak bir iş değil.
İkincisi, mevcut müşterileriyle konuşurken kendi operasyonları için B planlarını ve üretim/ tedarik kanallarındaki çeşitlendirmeyi anlatarak güven vermeli, tercihen onlarla ortak strateji belirlemeliler.
Üçüncüsü, çeşitli sebeplerden (coğrafi konum, hammaddeye erişim, müşteri konsantrasyonu) riskli durumda olabilecek yeni müşterileri belirleyip agresif şekilde saldırmalılar. Onları hesaplarını sadece mali değil stratejik risk yönetimi perspektifiyle yapmaya ikna edebilirlerse ilginç karlılıklar yakalanabilir.
Nihayet, kendi tedarikçileriyle ilişkilerinde de bu prensipleri uygulamalılar. İş hayatının en acılı anlarından biri eldeki siparişi yetiştirememek veya müşteriye ‘yok’ demek. Yeni dünyada sağ kalmak isteyenler, yeni dünyanın risklerinin farkında olmalı ve onları yönetebilmeli.