Ekonomi Gazetesi, 20 Aralık 2022
Uyum sağlama, intibak etme, hatta sorgulamadan boyun eğme anlamlarına gelen konformizm, iş hayatının ilginç kavramlarından biri. Zira, ‘ilacı zehirden ayıran dozudur’ ifadesinin belki de en geçerli olduğu alan. Bu hafta konformizm türlerini konuşalım.
Kaliforniya’daki erken aşama girişim (start-up) hızlandırıcısı Y Combinator’u duymuş olabilirsiniz. Airbnb, Coinbase, Reddit, Stripe ve Twitch gibi 3,000 markanın ‘fikir’den firma haline gelmesine vesile olan platformun kurucusu Paul Graham’ın (bugünlerde Elon Musk ile atışmasıyla gündemde!) konformizme güzel bir bakış açısı var.
Graham meseleye iki eksenle yaklaşıyor. Yatay eksenin bir ucunda geleneksel yaklaşım, diğerinde bağımsız perspektif yer alıyor. Dikey eksenin bir ucunda iddialı üslup, diğerinde pasif yaklaşım bulunuyor. Neticede, dört ana grup meydana geliyor.
İddialı uslupla geleneksel yaklaşım sergileyen kişiler, kendileri kurallara uymakla kalmayıp, başkalarını da buna zorlayanlar. ‘Çok konuşuyorsun, seni öğretmene söyleyeceğim’ ile başlayıp ‘burada işleri hep böyle yaparız!’ ile devam eden bir hayat… Prosedürlerin tavizsiz uygulanması gereken rollerde bu tip kişilere ihtiyaç olabilir. Ancak yakınlarında çalışanlara Allah kolaylık versin! Zira ekiplerin havasını hızla bozma potansiyelleri var.
Pasif uslupla geleneksel yaklaşım sergileyen kişiler, verilen işi yapan, ‘etliye sütlüye karışmayan’ çalışanlar. Bu kişiler, çerçevesi iyi tanımlanmış vazifelerini hakkıyla yerine getirirler. ‘Takipçi’ diyebileceğimiz bu çalışanlardan firmayı ileri sıçratmalarını bekleyemeyiz.
Pasif uslubu, ancak bağımsız perspektifi olan kişiler, kendi kendine ‘takılan’ çalışanlar. Bu çalışanlar arada ilginç fikirlerle gelebilirler ancak fikirlerin onlardan adeta zorla söküp almanız gerekir. Zira önerilerini seslendirme motivasyonları düşüktür. Bağımsız ve esnek çalışma imkanları sunmak (evden, yarı-zamanlı) ve ‘kaybolmamalarını’ sağlamak için periyodik ‘şimdi projenin neresindeyiz?’ toplantıları yapmakta yarar var.
İddialı uslupla bağımsız perspektif sergileyen kişiler, yöneticilerin gerçek sınavıdır. Hem onların yaratıcı enerjilerinden yararlanmak, hem firmanın genel işleyişine mani olmamak… Hem ‘marifetin iltifata tabi olduğunu’ hissettirmek, hem imtiyaz yaratmamak… Hem alternatif (bazen eleştirel) görüşlere açık olmak, hem otoriteyi muhafaza edebilmek… Çoğu yöneticinin bu tip çalışanlarla baş edemeyerek kolaycılığa kaçtığını ve dengeyi ikinci ibarelerden yana bozduğunu söylemeliyim. Tabii bunun çok ciddi bir maliyete yol açtığı aşikar. Zira firmaları ileri taşıyanlar, neredeyse her zaman, agresif uslupla bağımsız perspektif sergileyen kişiler.
Şirketlerimizde dört gruptan da insan var. Ancak bunlar eşit sayıda değil. Geleneksel yaklaşımı olanlar bağımsız perspektif sahiplerinden, pasif üslubu olanlar iddalılardan daha fazla. Farklı roller için her biri gerekli olan bu çalışan tiplerini ahenk içinde yönetmek, çeşitli enstrümanlardan oluşan bir orkestrayı idare eden maestronunki gibi zor bir görev. Zaten yöneticiliğin kolay olduğunu kim söyledi ki?