16 Şubat 2021
İnsanlığın başlangıcından beri zamanı ölçmek hep önemliydi. Ne de olsa, göremediğimiz ama avcumuzdan kayıp giden dördüncü boyut! Bunun için güneş, yağ lambası, akrep-yelkovan ve -çocukluktan beri favorim- kum saati gibi pek çok şey kullandık. Hatta atomların rezonans frekanslarını sayarak zamanı en ince şekilde ölçen atom saatini bile icat ettik. Ama zamanın geri dönüşümünü veya depolanmasını başaramadık. Daha doğrusu, bunu ancak davranışlarımızla yapabilecek durumdayız. Gelin bu hafta bunu konuşalım.
Farkındalık ile başlayalım. Bazı saatlerin üzerine zamanın uçup gidişi (‘tempus fugit’) yazılsa da, hayat koşturması içinde bunu çoğumuz ıskalıyoruz. Bitmeyen toplantılar, zamanında yetişmeyen projeler, nasıl geçtiğini anlamadığımız günler (2021’in 47. gününe gelmişiz!) birbirini izliyor. Bunu aşmanın bir yolu, zamanımızı bütçelemek. Neticede paradan daha önemli bir kaynaktan bahsediyoruz. Geriye dönük olarak bütçemize ne kadar uyup uymadığımıza bakmak ve çeşitli faaliyetler için ne kadar dakika cinsinden ‘ödeme’ yaptığımızı görmek yararlı olabilir. Tabii burada kritik ve yaygın bir tuzağa -yani geçmiş için hayıflanma veya gelecek için endişelenme kıskacına- düşmemek önemli.
Zamanımızın farkındaysak onu önceliklendirmek de nisbeten kolaylaşıyor. Birkaç hafta önce bu köşede ABD Başkanı Eisenhower’ın önemli-acil kategorilerinden bahsetmiştik: hem acil hem de önemli konuları hemen yapmak; acil ama önemli olmayan konuları delege etmek; acil olmayan ama önemli konulara belli zamanlar ayırmak; ve acil de önemli de olmayan konuların üzerini çizmek. Tabii Korona günlerinde bunları başarmak (hele de takvimde belli saatleri ‘korumaya alarak’ önemli konulara zaman ayırmak) hiç kolay değil. Ancak bir o kadar da elzem. Zira evden çalışmak, teknolojiye yapışık yaşamak ve yeknesak geçen günler, zihnimizdeki zaman kavramını da erozyona uğratıyor.
Geldik işin en zor kısmına, bunları hayata geçirmeye. Size önereceğim bazı taktikler: 2 dakikadan az sürecek işleri hemen yapmak, vaktinizi yarım saatlik kompartmanlara ayırmak, günlük değil haftalık plan yapmak, en mühim işleri günün en verimli olduğunuz dilimine yerleştirmek, yapılacak işler listesi tutmak, hangi görüşmelerin sonrasını boş bırakacağınıza/ arkasına toplantı koyacağınıza karar vermek, çok iddialı hedefler koyup tutturamayınca hedef arsızı olmamak, vaktinizi harcayan işlere ve kişilere hayır diyebilmek.. Listeyi daha da uzatabiliriz. Ancak her zamanki gibi, bunları söylemesi kolay, yapması zor, disiplinli şekilde sürdürmek ve alışkanlık haline getirmek daha da zor. Ancak ödülü, kimsenin size veremeyeceği bir şeye, yani ilave zamana (ve o sürede yapabileceğiniz alternatif faaliyetlere) kavuşmak!
Tüm bunları yaparsak, kum saatini yavaşlatmayı ve hatta zaman zaman tersine çevirmeyi başarabiliriz. Nitekim Tanpınar ‘saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… Bu da gösterir ki zaman ve mekan, insanla mevcuttur’ derken belki de bunu kastediyordu.