25 Ekim 2022
Erken aşama girişimlerin (start-up) kritik faaliyetlerinden biri yatırımcı bulmak. Şirketin hızla büyümesi genellikle ‘para yakmasına’, bu da yeni kaynak ihtiyacına yol açıyor. Peki, yatırımcılar karşılaştıkları fırsatları hangi kriterlerle değerlendiriyor? Yedi örnekle konuşalım.
BİR: KURUCULAR. Bence en önemli konu. Ekip iş planını hayata geçirebilecek azim ve beceriye sahip mi? Kurucular kritik kabiliyetleri temsil ediyor mu? (bir yazılım firması kurup ‘kodlamayı tamamen dışarıya yaptıracağız’ demek hayli iddialı). Stres ve başarı durumlarında bir arada çalışabilirler mi? Yeterli fedakarlıkta bulundular mı? İşler iyi giderse çok iyi kazançlar elde edecekler mi? Bu arada, çoğu yatırım fonunun, risk sebebiyle, tek kurucusu olan girişimlere yatırım yapmadığını belirteyim.
İKİ: PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ. Her şey yolunda giderse, girişim ne kadar büyük bir pazara hitap edebilir? Küçük veya niş alanlara yönelen çok başarılı şirketler elbette var. Ancak bunların hızla büyüyen start-up’lara odaklanan kişi/ fonlardan yatırım alması zor.
ÜÇ: PERFORMANS. Müşteri, abone veya ciro gibi göstergeler hızla yükseliyor mu? Burada yıllık ya da üç aylık değil, aylık, hatta haftalık bazda büyümeyi kastediyorum. Zira geleneksel bir şirket ile bir start-up’ı ayıran en önemli fark, astronomik hızda büyümedir. Maalesef bu tip bir performansı olmayan pek çok firmanın yatırımcı arayışına çıktığını ve genellikle başarılı olamadığını gördüm.
DÖRT: REKABET. Girişiminiz ‘dünyada ilk kez bu işi yapıyor’ ise bunun gerçekçiliği sorgulanır ve ürün/ hizmetinizin çok erkenci olduğu düşünülebilir. Sektörde çok sayıda benzer şirket varsa, fark yaratma imkanınıza şüpheyle bakılır Eğer küresel teknoloji devleriyle rekabet ediyorsanız, onlara nasıl baş edeceğinizi çok iyi anlatmanız gerekir. Yani rekabet, start-up’ların zihinlerinin çok net olması gereken, hayli netameli bir konu.
BEŞ: MARKA. Bir start-up’ın en temel başarı kriteri pazarda yer edinmektir. Bu yüzden, ürün/ hizmetin marka konumu yatırımcı için kritik önemdedir. Bu konudaki görüş müşteri yorumları veya piyasadaki itibar gibi kısmen subjektif verilerle şekillendiği için, aktif itibar yönetimine çok dikkat etmekte yarar var. Ancak marka sadece ticari tarafla kısıtlı değil— bir start-up’ın yatırımcılarının kim olduğu da mühim. Yüksek profilli isimlerin/ fonların ortak olduğu girişimler, hızla ilgi çekerler.
ALTI: PARA DURUMU. Start-up’lar belli bir ölçek ve karlılığa ulaşana kadar ‘para yakar’. Büyüme potansiyelini gören yatırımcılar firmayı çeşitli yatırım turlarında fonlarlar. Amaç her turun bir öncekinden daha yüksek bir değerleme üzerinden yapılmasıdır. Bu sebeple, sonraki yatırım turunu mümkün olduğunca geç yapmak istenir. Öte yandan, uzun ve belirsizliklerle dolu bir süreç olan yatırımcı arayışına başlamak için eldeki kaynağın tamamen tükenmesini de beklememek gerekir. Zira, kasadaki paranın azalması/ bitmesi, müstakbel yatırımcıların kendileri için daha cazip şartlar dikte etmesine, hatta şirket operasyonlarının durmasına yol açabilir. YEDİ: ÇIKIŞ. Bir yatırımcının 10 birim değerleme üzerinden ortak olduğu bir şirkete bir yıl sonra başkalarının 30 birim üzerinden ortak olması elbette güzeldir, ama bu ‘kağıt üzerinde’ bir kardır. Nihai hedef, start-up’ın satılması veya halka arz edilmesi neticesinde yatırım (ve getirinin) realize edilmesidir. Bu yüzden, her yatırımcı girişime para koymadan önce çıkışın nasıl yapılacağını anlamak/ tartmak ister.