Politikyol, 01 Ocak 2023
Ne zamandır gündemimizde olan o meşhur seneye, 2023’e başladık. bu yıl kritik önemdeki seçimler yapılacak, 2023 Hedefleri’nin gerçekleşme performansı netleşecek ve Cumhuriyetimizin 100. yıldönümü kutlanacak. (‘Lozan’ın süresi bitecek’ şakası yapmak cazip gelse de bu fırsatı pas geçiyorum!).
Bu vesileyle, ülkemizin belkemiği olan orta direk ailelerden, ekonomimizin dinamosu girişimcilerden ve milletimizin hem bugünü hem de yarını olan gençlerden aldığım ihamla bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Üstelik kısa, orta ve uzun vadeyi kapsayan bu ufuk turumuzda bize Winston Churchill, Süleyman Demirel ve John M. Keynes de eşlik edecek.
Kısa Vade: ‘İyi bir krizi asla harcamayın!’
Collins Sözlüğü’nün 2022’nin kelimesi seçtiği permacrisis (‘çoklu kriz’) adeta ülkemizin durumunu özetliyor. Demokrasiden adalete, ekonomiden basın özgürlüğüne, eğitimden sınır güvenliğine kadar pek çok konuda sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Halimizin derecesini anlamak için çeşitli küresel endekslerdeki yerimize bakmak yeterli (Bu konudaki yazım için: https://benimpencerem.com/endeks-milliyetciligi/ )
Peki, Britanya’nın ünlü başbakanı Winston Churchill’in başlıktaki tavsiyesine uyup bu durumu fırsata çevirebilir miyiz? Mümkün ama kolay değil. Kolay değil ama mümkün.
İki açıdan mümkün. Birincisi; Türkiye potansiyelinin çok altında bir vaziyette. Ülkemizi kendi geçmişiyle (2013’de kişi başına 12.500 dolar milli gelir) veya benzer memleketlerle (Polonya) kıyasladığımızda, durum iyice aşikar. İkincisi; dünyadaki dönüşümler (yeniden şekillenen tedarik zinciri, yeni teknolojiler) kartları yeniden karıyor, akıllı stratejiler izleyen ülkelere sıçrama imkanı veriyor.
İki açıdan kolay değil. Birincisi; bir yandan mevcut krizlerle boğuşurken bir yandan da reform yapmaya çalışmak, lunaparklardaki köstebek oyunuyla (‘whack a mole’) boğuşmaktan farksız. Bu oyunda köstebekler yuvalarından rastgele kafalarını çıkarır, kısıtlı bir süre içinde ne kadar fazlasının başına çekiçle vurursanız o kadar çok puan kazanırsınız. Ama siz tam birinin hakkından gelmişken anında bir yenisi belirir. İkincisi; başarılı olmak için dört temel parçayı bir araya getirmek mecburiyeti var: vizyoner bir siyasi liderlik; ehil ve icraatçı kadrolar, rasyonel ve iddialı program ve toplumsal seferberlik ruhu.
2023 seçimlerindeki tercihimiz, ‘mümkün’ ve ‘kolay değil’ şıklarının hangisine ağırlık vereceğimizi gösterecek. Doğruları sürdüren, eksikleri tamamlayan, yanlışları düzelten bir yaklaşım ülkemize ciddi avantaj sağlayacak.
Orta Vade: ‘Türkiye yönetilmez, ancak idare edilir’
Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başlıktaki sözü gerçekten söylemiş mi bilmiyorum, ancak ona atfedilen bu ifade önemli bir durumu tespit ediyor. Zira, kronikleşmiş sorunlarımızdan bir türlü yakamızı kurtaramıyor, günlük hayatta kan ter içinde koşturmamıza rağmen orta vadede bir arpa boyu yol gidemiyoruz.
Mesela, doğduğum yıl olan 1978’de Türkiye dünyanın 18. büyük ekonomisiydi. Bugün ilk 20’de değiliz.
Mesela, Cumhuriyetimizin 75. yıldönümünde üniversitedeydim. Üç haneli enflasyonu, çok parçalı hükümeti, evrensel hukuk/ demokrasiden sapmaları, üniversitelerdeki dışlayıcı uygulamaları ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın siyasi yasağını konuşuyorduk. Çeyrek asır sonra bu gündem fazlasıyla tanıdık geliyor!
Mesela, büyük iddialarla ilan edilen 2023 hedeflerinin çok gerisindeyiz. Özel sektörde yönetim değişikliğine sebep olacak bu ıskalamayı pek konuş(a)muyoruz bile. (Detaylar için: https://benimpencerem.com/hayaller-hayatlar-2023-hedefleri-ne-oldu/ )
2023, patinaja son verip vasatlıktan çıkış hamlesine başladığımız yıl olmalı. Sadece kişilere değil (‘iyi insanlar bizi yönetsin’) mekanizmalara da odaklanmak; ‘ne yapacaksınız?’ (‘iyi şeyler yapacağız, kötü şeyler yapmayacağız’) kadar ‘nasıl yapacaksınız?’ sorusunu da sormak; konfor alanından/ öğrenilmiş çaresizlikten çıkmak (‘hep böyle yaptık’); ve zaman algımızı değiştirmek (‘hallederiz’), bu yolculuğun ilk adımları olabilir.
Bu doğrultuda, dört eksende hızla yol kat etmeye mecburuz: (i) restorasyon/ onarım (kurumlar ve hak/ hürriyetler); (ii) entegrasyon/ bütünleşme (kapsayıcılık ve evrensellik); (iii) mobilizasyon/ seferberlik (kadınlar ve gençler); ve (iv) transformasyon/dönüşüm (ekonomik atılım ve teknolojik sıçrama) (Detaylar için: https://benimpencerem.com/patinajdan-cikis-hamlesi/ )
Uzun Vade: ‘Hepimiz ölmüş olacağız’
Uzun vade deyince, ekonomist John M. Keynes’in başlıktaki sözünü paylaşmamak olmaz. Bu ifadeyi ‘aman boşverelim’ manasında değil, tam aksine, ‘ne yapacaksak hızla yapalım, reformları meçhul bir yarına ötelemeyelim’ şeklinde anlıyorum.
Nitekim, hayat da uzun vadeyi pek beklemiyor. Kısa bir süre zarfında baş döndürücü değişimlere (dijital dönüşüm, küreselleşme) maruz kalıyor, yepyeni meydan okumalarla (iklim krizi, savaş, salgın) karşılaşıyoruz. Bunlarla nasıl baş edebiliriz?
Buna cevabım: Yeni siyaset. Zira, Einstein’in meşhur sözündeki gibi, ‘problemleri onlara sebep olan yaklaşımlarla çözemeyiz’. Ancak ülkemizde kavramları hızla tüketiyoruz. ‘Yeni’ de bu sürece kurban giden kelimelerin başında geliyor. Yeni siyasetin bir ambalajdan, propaganda faaliyetinden, hatta ‘rol’den öteye geçerek dertlere deva olmasının yolu hem yeni bir üslup hem de yeni dünyaya uygun ilke ve değerler manzumesi barındırmak.
Üslup konusunda, eski siyasetin alamet-i farikalarını hatırlamakta ve tam tersini yapmakta yarar var: siyasetçilerin toplumdan ayrı bir sınıf, adeta bir kast haline gelmesi (lüks makam araçları, devasa kamu binaları ve uçsuz bucaksız koruma konvoyları); ağır hiyerarşiler ve birbirinden net duvarlarla ayrılmış birimler (silolar); samimiyetsizlik (çevre konferansına ayrı ayrı özel jetlerle gitmek, vatandaşla teması sadece fotoğraf için kurmak, medyada ağza alınmayacak sözler söylediklerinizle kuliste beraber kahkahalar atmak); bitmek bilmeyen nutuklar/ dolambaçlı ifadeler; ve nihayet ülkenin gerçeklerinden ayrı sanal bir gündem izlemek.
İçerik konusunda ise beş temel prensipten bahsedebiliriz: (i) fırsatçılık ve popülist vaatlere karşı dürüstlük; (ii) tek adama karşı ortak akıl; (iii) kabilecilik (kimlikçilik) ve kutuplaştırmaya karşı kapsayıcılık; (iv) yolsuzluk ve suistimale karşı şeffaflık ve hesap verebilirlik; ve (v) ehliyetsizliğe karşı liyakat. (Detaylar için: https://benimpencerem.com/yeni-siyaset-ne-demek/ )
Sonuç: ‘Her dem yeniden doğarız/ Bizden kim usanası’
2023 deyince ilk gündem elbette seçimler. Kimin Cumhurbaşkanı seçileceği, kimlerin bakan/ milletvekili olacağı, hangi partinin ne kadar oy alacağı elbette çok önemli. Her seçim döneminde söylenen ‘en kritik seçim’ ifadesi, galiba bu kez doğru. Bununla birlikte, sonuç ne olursa olsun, Türkiye’nin ‘muasır medeniyet’ yolculuğunun -sorunlar yaşasa da- süreceğini düşünüyorum. Bunun iki temel nedeni var.
Birincisi; modernleşme hikayemiz ilham verici dersler içeriyor. Tanzimat ile başlayan, Meşrutiyet ile devam eden bu süreç, İstiklal Harbi gibi ‘gerçek bir beka meselesini’ Meclis ile aşmak, Cumhuriyet’i ilan etmek, kansız-kavgasız şekilde seçimle iktidar değiştirmek, askeri darbelerle kesilse de hep demokrasiye dönmek ve asırlık bir parlamento birikimi oluşturmak gibi başarılar taşıyor.
İkincisi; Avrupa’nın en geniş topraklarına, en büyük nüfusuna ve en genç insanlarına sahip bir ülkenin, hele de teknolojik imkanların arttığı bir devirde, daha fazla hukuk, daha fazla hürriyet ve daha fazla kalkınma talep etmesi durdurulamaz. Ülkemizin belkemiği olan orta direk ailelerle, ekonomimizin dinamosu girişimcilerle ve milletimizin hem bugünü hem de yarını olan gençlerle yaptığım her konuşma bu inancımı tazeliyor. Enseyi karartmak yok. Biz buradayız, bir aradayız.
2023’de karamsarlığa kapıldığımız her an, Moğol istilası faciasının dumanı tüterken Anadolu’ya yeni bir ruh üfleyen Yunus Emre’nin eşsiz dizelerini hatırlayalım: ‘Her dem yeniden doğarız/ Bizden kim usanası’
Hepinize huzurlu ve mutlu bir sene diliyorum.