02 Mart 2021
Eski Romalılar yeni yılı 1 Mart’ta başlatırmış (bu yüzden İngilizce’de Eylül kelimesinin kökeni 7. ay, Ekim’in 8. ay, vb.) Biz de Mart’ın gelişiyle koronalı ilk yılımızı tamamlıyoruz. Bu sene yüzlerce konferans, binlerce makale, on binlerce konuşmanın sağlayamayacağı bir dijital dönüşüme şahit olduk. Peki, bu hızlı değişimden geriye ne kalacak?
BİR: KEMERLERİ BAĞLAYIN. Microsoft CEO’su Satya Nadella ‘2030 için düşündüklerimiz 2025’de gerçekleşebilir’ dedi. McKinsey şirket-müşteri ilişkisinin dijitalleşmesinin üç yıl, dijital ürün-hizmet sunmanın yedi yıl erkene geldiğini tahmin ediyor. Korona öncesi günde 10 milyon kişinin girdiği Zoom’u artık 300 milyon kişi kullanıyor. Bu momentum sürecek. Ancak şirketler buna hazır mı, hayli şüpheli. PWC’nin Global Digital IQ araştırması, şirketlerin sadece yüzde 5’inin dijital dönüşüm çabalarında çok başarılı olduğunu gösteriyor. Bu konuya eğilmeyen firmalar için işler zor olacak.
İKİ: DEĞİŞEN HAYAT. Çocuklar/ gençler için eğitim, yetişkinler için iş, en fazla vakit geçirilen alan. Korona vesilesiyle her ikisi de müthiş bir değişimden geçti. Bir yıldır okula gitmeyen öğrenci ve öğretmenlerin artık hibrid bir model talep etmeyeceklerini söyleyebilir miyiz? Aynı şey iş hayatı için de geçerli. Nitekim Twitter tüm çalışanları, Koç Topluluğu ise 35 bin personeli için evden çalışmayı kalıcı hale getirdi. Her ne iş kolunda olursanız olun, ‘işin geleceği’ni düşünmeye başlayın.
ÜÇ: BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR. Bu müthiş dijitalleşme ile ürettiğimiz veri de katlanarak artıyor. Nerede olduğumuz, kiminle buluştuğumuz, ne yemek ısmarladığımız birilerinin radarında. Harvard profesörü Shoshana Zuboff’un Gözetim Kapitalizmi (Surveillance Capitalism) diye nitelediği bu dönemde, hem bireylerin büyük teknoloji firmalarıyla ilişkisini (Whatsapp tartışmaları!) hem de şirketlerin veri güvenliği düzenlemelerine uyumunu (KVKK) göz önünde bulundurmak elzem.
DÖRT: SİBER GÜVENLİK. Willie Sutton’un ‘neden banka soydun?’ sorusuna verdiği cevap çok manidar: ‘çünkü para oradaydı’. Madem veri bu kadar kıymetli, birileri de onu ele geçirmeye yahut kötüye kullanmaya çalışacak. Ülkeler, büyük şirketler ve pek duyulmasa da pek çok KOBİ’nin yaşadığı bu riske karşı hem bireylerin hem şirketlerin uyanık olması şart.
BEŞ: YEPYENİ TEKNOLOJİLER. Yapay zeka artık okuyabiliyor, yazabiliyor, konuşabiliyor ve görebiliyor. Zaten ortaya çıkan büyük veri onun iştahla tükettiği gıdası. Bu yüzden pizza siparişinden Korona’nın yayılma projeksiyonlarına kadar yapay zeka her yerde kullanılıyor. Tedavi veya eğlence için evden çıkmaya çekinenlere birebir gelen artırılmış ve sanal gerçeklik de atağa kalktı. Ve elbette her gün bitcoin vesilesiyle haberlerde olan blok zincir. Her biri ayrı yazıları hak eden bu yepyeni teknolojiler hayatımızda kalmaya devam edecek. Koronanın ilk yılını tamamlayınca meseleler -saat 12’yi vurunca ortadan kaybolan Külkedisi misali- ortadan kalkmıyor. Tüm dünyanın çözmeye çalıştığı bu oyunda kalmak için, dijital dönüşümün nüfusun az bir kısmını ilgilendiren bir teknoloji konusu değil, her yanı kuşatan bir zihniyet ve kabiliyet hadisesi olduğunu anlamak şart. Meşhur Sezen Aksu şarkısındaki gibi, hepimize ‘hadi bakalım kolay gelsin’.