8 Eylül 2020 Salı
İş dünyası olarak bazı kavramları hevesle benimseyip, çokça üzerinde konuşmakta, sonra da pek bir şey yapmadan hızla içini boşaltmakta üzerimize yok! İnovasyon da maalesef bunlardan biri oldu. Ama gelin biz yılmayalım ve ‘Küresel İnovasyon Raporu’ vesilesiyle konuya değinelim.
Dünya Fikri Mülkiyet Organizasyonu (WIPO) tarafından hazırlanan rapor geçen hafta yayınlandı. Ülkemiz 131 ülke arasında 51. sırada. Zaten önceki iki sene de 49. ve 50. idik. Dünyanın ilk 20 ekonomisinden biri için düşük bir skor. Üstelik, kişi başı gelirde 70. (veya satınalma gücü paritesine göre 54.) olmaktan çıkmamız için ilk iş inovasyon kabiliyetimizi artırmalıyız.
Her endeksin en nirengi noktası ölçüm kriteri. Ama neyi, nasıl ölçüyoruz? (Hatırlarsanız 28 Ocak’da, bu köşede performans ölçümü’ konusunu ele almıştık). Hele de mevzu inovasyon gibi ‘elle tutulmaz, gözle görülmez’ bir şey ise bu pek de kolay değil.
WIPO buna girdiler ve çıktılar olmak üzere iki ana başlıkta, toplam yedi kriter ile yaklaşıyor. İnovasyon girdileri olarak kurumlar, insan kaynağı ve araştırma, altyapı, piyasa ve iş alemi gelişmişliği belirlenmiş. İnovasyon çıktıları ise bilgi-teknoloji ve yaratıcılık olarak ikiye ayrılmış.
Genel sıralamamızdan (51.) açık ara daha ileride olduğumuz alan piyasa gelişmişliği (28.’yiz). Bu kriterin alt kırılımında ‘krediye erişim’, ‘yatırım ortamı’ ve ‘ticaret, rekabet ve piyasa ölçeği’ var. Tüm başarımız son alt-kriterden geliyor. Bir diğer deyişle, 82 milyon nüfuslu bir ülke ve dünyanın 20 büyük ekonomisinden biri olmamız ana avantajımız. Yerel pazarın inovasyonu ödüllendirecek büyüklükte olması elbette bir imkan, ama bazen de bir risk. Zira firmalarımızı sadece içeriye odaklanmaya ve edindikleri pazar payını yabancı firmalara satma vizyonuyla yetinmeye itebiliyor. Halbuki Estonya veya İsrail gibi ülkeler, ölçek eksiklerini tam anlamıyla küresel ölçekte yarışan firmalar çıkararak aşmayı başardılar.
Genel sıralamamızdan açık ara daha geride olduğumuz alan ise kurumlar (94.’yüz). Bu kriterin alt kırılımında ‘siyasi ortam’, ‘düzenleyici ortam’ ve ‘iş ortamı’ var. Bilhassa istihdam ve icra-iflas alanındaki durumumuz bizi 100’den fazla ülkenin altına indiriyor. Bu noktada, bilhassa start-up’ların geleneksel şirketler ile aynı mevzuat yükümlülüklerini yerine getirmelerinin çok zor olduğunu hatırlayalım.
Küresel İnovasyon Raporu’nun bazı kriterleri şirketlerimizin kendi çalışmaları için de ilham verici olabilir. Zira işine hakim çalışanlar, yeterli teknolojik altyapı, bilinçli olarak takip edilen yaratıcı çıktılar şirket bazında da hayata geçirilebilir. İnovasyonu ciddiye alıyorsak, ölçümünü de muhakkak ciddiye almalıyız. Zira ölçmediğimizi bilemeyiz, bilmediğimizi de ilerletemeyiz.