21 Nisan 2020
Yüzlerce konferans, binlerce makale, on binlerce konuşmanın yapamadığını koronavirüs başardı. Devletleri, şirketleri ve bireyleri dijital dönüşüme ikna ediverdi. ‘Parlamentoların annesi’ İngiliz meclisi online toplanıyor, New York’ta evlilik akdi video ile hallediliyor (düğün masraflarına son!), pek çoğumuz iş görüşmelerimizi ve arkadaş sohbetlerimizi Zoom üzerinden yapıyoruz.
Elbette ‘korona’ döneminde bazı sektörler diğerlerine göre daha şanslı. Nitekim medyanın odağı da bu yönde. Örneğin Netflix’in piyasa değeri (185 milyar dolar) asırlık petrol devi Exxon’u (175 milyar dolar) geçti. Kolonya üreticileri bayram ederken havayolları sinek avlıyor. Ancak orta vade için her şirket, sektörü ne olursa olsun, dijital dönüşümü gerçekleştirmek zorunda. Zira ‘normal’ hayata döndüğümüzde, eski temel ihtiyaçlarımızı yeni formlarda gidermeyi talep edeceğiz. Bir diğer deyişle dijital dönüşüm hem rekabetçilik hem risk yönetimi için elzem.
Geleneksel sektörlerden gıda perakendeciliğine bakalım. Deloitte Türkiye’nin raporuna göre “ulusal marketler, indirim marketlerine oranla dijitalleşme yatırımları, kuvvetli lojistik ve eve dağıtım altyapıları ve e-ticaret deneyimleri ile iki kata yakın etkileşim artışı gösterdi”. Halbuki son senelerde indirim marketleri ciddi atak yapmıştı. Rekabet sahası fiziki lokasyondan online’a, rekabet kriteri de fiyat-kaliteden hizmet hızına kayınca dengeler değişmiş.
Bir başka temel sektör eğitim. Aynı rapora göre “Zoom ve EBA gibi video konferans ve uzaktan eğitim sistemleri 15 katlık bir büyüme ile diğer kategorilerden ayrıldı”. Sabahın köründe servise binmemenin tadını alan öğrenci ve öğretmenlerin artık -en azından- hibrid bir model talep etmeyeceklerini kim söyleyebilir? Yahut bu seçeneği sunan okulların gerek işveren gerek hizmet sağlayıcı olarak rakiplerinin bir adım önüne geçmeyeceğini düşünebilir miyiz?
Eğitim deyince ister istemez akla sağlık geliyor. Pek çok ülkede hızla büyüyen tele-sağlık Türkiye’de henüz start-up seviyesinde. Aslında bu, tüm sektör oyuncuları (hastaneler, sigorta şirketleri, kamu ve bireyler) için ciddi bir fırsata işaret ediyor.
Elbette bu tip değişiklikleri söylemesi kolay, hele de içinde bulunduğumuz belirsizlik esnasında yapması zor. Nitekim PriceWaterhouseCoopers’ın dünyadan 2 bin 380 yöneticiyle yaptığı Digital IQ araştırmasındaki şirketlerin sadece yüzde 5’i dijital dönüşüm çabalarında çok başarılı olmuş. Çalışma bu firmaların ortak özelliklerini şöyle sıralıyor: (i) konuşmak yerine değişimi mecbur tutmak (Korona bunu yapıyor!); (ii) gerekli yatırımı yapmak; (iii) çalışanları öncelik haline getirmek; ve (iv) yılmaz bir şirket kültürü inşa etmek. Bence tüm bunların özeti, dijital dönüşümün az sayıda firmaya özgü bir teknoloji meselesi değil her alanı kuşatan bir zihniyet ve kabiliyet meselesi olduğu.