16 Ağustos 2022
İş hayatında başarının şifresi, iki temel kaynağı, insanı ve zamanı doğru yönetebilmek. Peki, bunun için yaptıklarımız aksi sonuç veriyor ve performans düşüklüğünü yapısal hale getiriyorsa? Gelin, Peter ve Parkinson ilkeleri çerçevesinde bu konuyu konuşalım.
İnsan kaynağı ile başlayalım. Başarılı bir çalışanı terfi ettirmek, şirket performansı için iyi, gayreti/ yetkinliği ödüllendirmek için de adil bir yöntem… Yoksa değil mi?
Kanadalı eğitimci Laurance J. Peter, 1969’da yayınladığı kitabını kara mizah türünde tasarlamıştı. Ancak iş dünyasında sıkça karşılaşılan bir durumu veciz şekilde dile getirmesiyle, Peter İlkesi apayrı bir önem kazandı: çalışanlar başarılı oldukça terfi ediyor, bu işlerinde başarısız oldukları seviyeye kadar sürüp gidiyor ve böylece her makam yetersiz kişiler tarafından dolduruluyordu! İşleri yapmak ise henüz yetersizlik seviyesine kadar yükselmemiş çalışanlara kalıyordu.
Mesela, teknik birikimi yüksek, işinde başarılı bir uzmanın ödüllendirilerek müdür yapılmasını düşünelim. Belki teknik ekipten ayrılıp yönetim tarafına geçmek istemiyor? Belki teknik kabiliyetleri yüksek ama yönetsel yetenekleri zayıf? Pek çok şirkette bunlar pek düşünülmüyor; çünkü maaş ve ek haklar yapılan işe değil sahip olunan unvana göre belirlenmiş. Neticede, firma iyi bir çalışan kaybedip kötü bir yönetici almış oluyor. Üstelik, artık müdür olan kişi alt pozisyona inemiyor, başarılı olmadığı için yükselemiyor ve iyi olmadığı rolünde, işten çıkarılana kadar kalmaya devam ediyor.
Halbuki geleneksel hiyerarşiler yerine esnek modeller kurmayı başaran organizasyonlar, çalışanlarını daha az maaşa talim etmek ile istemediği/ uygun olmadığı halde yönetici olmak arasında lüzumsuz bir tercih arasında bırakılmazlar. Kendileri de Peter İlkesi’ndeki tuzağa düşmez ve insan kaynağını iyi değerlendirirler.
İnsan ile birlikte en kritik olan diğer kaynağın, zamanın yönetimi ile devam edelim. ‘Çok iş başarmak için çok çalışmalıyız’ makul bir ifade gibi geliyor… Yoksa değil mi?
İngiliz denizcilik tarihçisi Cyril Northcote Parkinson, kendi adıyla anılan ilkeyi 1955’de The Economist için kaleme aldığı kara mizah yazısında dile getirdi: ‘Bir iş, bitirilmesi için kendisine ayrılan sürenin hepsini kapsayacak şekilde uzar’. Hatta kamu bürokrasisini odağa alarak bu yaklaşımını detaylandırdı: (1) bir yönetici rakiplerinden ziyade astlarının çoğalmasını ister ve (2) yöneticiler birbiri için iş yükü yaratır.
Gerçekten de mesaiye kalınan gecelerin, uzun toplantıların, sürekli büyüyen proje ekiplerinin nihai performansı ne kadar artırdığı meçhul. Şirketlerimize girdi (insan, zaman) kadar süreç (iş yapılışı) ve çıktı (elde ne var?) odaklı olmalarını öneririm.
Peter ve Parkinson ilkelerine bakınca, benim çıkardığım iki ders var. Birincisi, en makul görünen yaklaşım bile amacın tam aksine yan etki yapabilir. İkincisi, mizahtan ilham almayı ihmal etmemek gerek – ne de olsa her iki yazar da ilkelerini satir yazılarında ifade ettiler.