TBMM Basın Toplantısı, 29 KASIM 2023
Değerli basın mensupları,
Kıymetli vatandaşlarım,
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Enflasyonun hırsızlık olduğunu, vatandaşın cebinden para çaldığını hep söyledim.
Enflasyonun fakirleşme olduğunu, alım gücümüzü her gün erittiğini hep söyledim.
Enflasyonun ahlaksızlık olduğunu, toplumumuzu sinsice çürüttüğünü de hep söyledim.
Bugün, içinde bulunduğumuz ekonomik krizin ülkemizi dört koldan nasıl tahrip ettiğini göstermek için, vatandaşımızın derin çaresizliğine ve terk edilmişliğine ses olmak için huzurunuzdayım.
Milletimizi ahtapot gibi saran, her gün çevremizde ve haberlerde karşımıza çıkan bu dört kola, 4k diyorum: kredi batağı, kolay para, kayıt dışılık ve kara para.
I.
Kredi batağı ile başlayalım.
İki hafta önceydi. Kahramanmaraş’tan mehmet kardeşimiz ile bir yerde denk geldik. Kendisi depremzede. Evi yıkık. Ailede ağır bir hasta var. Kardeşi askerde. Bunları konuşurken kredi kartı borcundan bahsetti. Hemen bu borcu kapatmasını söyledim. Kredi kartının bir finansman aracı değil, bir ödeme aracı olduğunu anlatmaya çalıştım.
Dinleyince hak verdi. İçine düştüğü sarmalı paylaştı: ‘aslında borcum 35 bin liraydı, şimdi 58 bin liraya çıktı’. Sonra çaresizce ekledi: ‘bir işim olsa…’
Mehmet kardeşime bu konuda yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama mesele bir kişinin meselesi değil.
Bddk verilerine göre ülkemizdeki kredi kartı borcu 1 trilyon lirayı aştı. Yani 1 rakamının yanna 12 tane sıfır koymak lazım. Hükümet yetkililerinin sevdiği şekilde, eski parayla söylersek 1 kentilyon borç!
Sene başından beri yüzde 120’lik bir artıştan bahsediyoruz. Tabii bunda enflasyonun etkisi var. Çünkü aldığımız her şey daha pahalı. Deste deste para taşımak zorunda kalmanın etkisi var. Ne de olsa en büyük baknotumuz olan 200 lira 7 dolar bile etmiyor, yarım kilo kıyma bile alamıyor. Ama vatandaşın gelirinin yetmemesinin de etkisi var!
2021’den beri açlık sınırının altında kalan asgari ücreti ve orta direğin reel olarak düşen ücretlerini hep dile getirdik. Aldığı maaşla ay sonunu getiremeyen milyonlarca vatandaşımız da geçinebilmek için kredi kartına yüklendi. Nitekim icra ve iflas dosyası adedi bu yıl 10 milyon artarak 33 milyonun üzerine çıkmış!
Hartırlarsınız, hazine ve maliye bakanı sayın mehmet şimşek “vatandaş kredi kartı harcamalarını azaltmalı” demişti. Ben de “vatandaş kredi kartıyla havyar mı alıyor?” Diye cevap vermiştim.
Sayın bakan; bu insanlar kredi kartıyla çocuklarının okul ihtiyaçlarını aldı, evinin mutfak alışverişini yaptı. Şimdi kötü ekonomi yönetiminin, kerameti kendinden menkul iktisat teorilerinin, tarihin en büyük servet transferi kkm’nin yükünü orta direğin sırtına yükleyemezsiniz. Geçtiğimiz haftalardaki çağrımı yineliyorum: gelir vergisi dilimlerini güncelleyin. Temel tüketim ürünlerdeki vergiyi indirin. Lüks ve şatafatı kısın. Enflasyonla sözde değil, özde mücadele edin!
Iı.
Gelelim ikinci k’ya: kolay para.
Üzülerek söyleyeyim: çalışarak para kazanmanın giderek anlamsızlaştığı günler yaşıyoruz. Orta direğin iki anahtar hedefi hayal oldu. Nasıl olmasın? Merkez bankası’na göre, 100 metrekarelik bir evin türkiye’de ortalama fiyatı 3 milyon lira. Giriş seviyesi bir araba 1 milyon lira. İki kişi çalışan bir çiftin hem masraflarını karşılaması hem bunlar için kredi taksidi ödemesi mümkün değil.
Bunu gören bazı vatandaşlarımız kolay para kazanmaya özeniyorlar. Çünkü bazı şeylere çalışarak asla erişemeyeceklerini düşünüyorlar. Bu sözlerimden kolay para hevesini haklı gördüğüm düşünülmesin. Ancak eldeki somut durumu tüm gerçekliğiyle tespit etmeye mecburuz.
Önümüzdeki tabloda bahis ile yırtmaya çalışan gençlerimiz var. Önümüzdeki tabloda, halka arzdan kriptoparaya, kaldıraçlı işlemlerden döviz spekülasyonuna, ne bulursa hemen voliyi vurmaya çalışan vatandaşlarımız var. Önümüzdeki tabloda, ‘filanca çok kazanmış’ laflarının cazibesine kapılıp mütevazı birikimini mucizevi yatırımlara veren emeklilerimiz var.
Değerli arkadaşlar, bedava peynir ancak fare kapanında olur!
Mali suçları araştırma kurulu eski başkan yardımcısı ramazan başak ne diyor: “yasa dışı bahisçiler işsizler, emekliler, gençler gibi paraya ihtiyacı olan kesimleri kullanır.”
İçişleri bakanı sayın ali yerlikaya da bu acı gerçeği teyit ediyor: “geleceğimiz olan gençlerimizi yasa dışı bahis çukuruna çekmek isteyen örgütlerle hesaplaşmaya devam edeceğiz.”
Sayın bakan, bu örgütlerle-çetelerle tabii ki mücadele edelim. Siyasi uzantıları varsa ortaya çıkaralım. Ama gençlerimiz neden bu çukura düşüyor, onu da bulup düzeltelim.
Nedenini ben söyleyeyim. Bazı gençlerimiz işsizlik yüzünden, parasızlık yüzünden, geleceksizlik yüzünden kumara, bahise, yani kolay para kazanmaya yöneliyorlar.
Sizi çetin ile tanıştırayım. 25 yaşında. Üniversite mezunu. Uzun süredir iş bulamıyor. Tek geliri emekli babasının verdiği harçlık. Ailesinden ve çevresinden gelen “artık bir iş bul, hayatını kur” baskısıyla kara kara düşünüyor. Bu sırada, bir tanıdığı bahisten büyük paralar kazanabileceğini söylüyor. Yapması gereken şey basit: banka hesabı açmak!
Çetin’in adına açılan hesaba, bahis oynayan kişiler para transfer ediyor. O da bu akıştan çok küçük bir pay alıyor. Hiçbir şey yapmadan, kolay yoldan para kazandığını düşünüyor. Ama gerçek farklı. Büyük bahis çeteleri, kazandıkları yasadışı parayı çetin gibi binlerce işsiz ve umutsuz gencin üzerinden çeviriyor. Kolay yoldan para kazanma illüzyonunun acı sonu!
Vatandaşlarımızı bu batağa sürükleyen asıl neden ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz. Elbette çetelerle, yanlış uygulamalarla mücadele edelim. Ancak bunun sinekleri öldürmek olduğunu da bilelim. Bu bataklığı kurutmanın yolu, çalışıp kazanan insanlarımıza onurlu bir yaşam standardı sunmaktan geçiyor.
Iıı.
Gelelim üçüncü k’ya: kayıt dışılık.
‘Pos cihazı çalışmıyor’, ‘ıban ile ödeseniz olur mu?’, ‘faturasız fiyat bu kadar?’ gibi sözleri son aylarda sıkça duyuyorum. Eminim siz de denk gelmişsinizdir.
Başta kdv olmak üzere artan vergiler, vergi iade sürelerinin uzaması, yüksek banka komisyonları ve paranın değerinin hızla erimesi neticesinde kayıt dışılık giderek artıyor. Hatta bu iş naylon fatura, sahte fiş, ıban üzerinden ödeme alma veya pos tefeciliği gibi yasadışı uygulamalara da uzanıyor.
Bu durum devlet için vergi kaybı demek. İşini doğru yapmaya çalışan esnaf ve kobi’ler için haksız rekabet demek. Alınteri ile kazanan, vergisini ödeyen vatandaş için de maalesef enayi yerine konmak demek. Bu konuyu 23 ekim günü hazine ve maliye bakanı sayın mehmet şimşek’e bir soru önergesi ile sordum. Takipçisi olmayı sürdüreceğim.
Sizi kayıt dışı açmazına teslim olmamak için direnen bir kobi sahibimizle tanıştırayım: halil bey. Sohbetimizde ‘dövize mi bakayım, enflasyona mı yetişeyim, faizi mi ödeyeyim’ diye bunalmıştı. Sattığı malı yerine koyamadığından, kağıt üstünde ettiği kardan vergi ödediğinden şikayetçiydi. Halil bey, sanayicilerin adım adım kayıtdışılığa itildiğini söylemekten kaçınmadı: “bu gidişle ya işten çıkarmalara başlayacağız ya da kayıtdışı istihdama yöneleceğiz”.
Değerli arkadaşlar, kayıt dışına çıkan bir işletmeyi bir daha kayıt içine almak çok zordur. Üstelik, bu iş bir kere başladı mı serbest piyasanın dinamiklerini bozar. İşini hakkıyla yapmaya çalışanı cezalandırır. World economics’e göre ülkemizde kayıt dışının milli gelire oranı yüzde 31,2. Gelişmiş ülkelerin üç-dört katı seviyesinde bir orandan bahsediyoruz. Bu şekilde sağlıklı bir kalkınmayı başarmamız mümkün olamaz.
Bunu aşmanın yolu kayıt içinde iş yapmanın maliyetini düşürmek, kayıt dışına çıkmanın maliyetini yükseltmektir. Hükümete sesleniyorum. Vergileri indirin. Mevzuatı basitleştirin. Büyük veri ve yapay zekayı kullanarak kayıt dışında olanları cezalandırın.
Iv.
Kayıt dışının bir sonraki adımı, dördüncü ve son k’mız: kara para.
Bunu çok anlatmama gerek yok. Bu aralar her her sabah sayın içişleri bakanı’nın yeni bir çetenin çökertildiğine, kara para ağının deşifre edildiğine dair paylaşımlarıyla uyanıyoruz. İş artık magazin figürlerine ve sosyal medya fenomenlerine de uzandı.
Bir yandan bu operasyonları desteklerken diğer yandan da bu kadar çete-örgüt-mafya ne ara ortaya çıktı, arkalarında kimler var da her yeri sardılar diye sorguluyoruz.
Chp karabük milletvekili, değerli dostum sayın cevdet akay, geçtiğimiz günlerde kara para aklama suçuna karışan çetelerin listesini gösterdi. Uzunluğu 2 metreyi buluyordu.
Nitekim mali suçları araştırma kurulu’na 2022’de 425 binden fazla şüpheli işlem şikâyeti yapılmış. Bu, son beş yıldaki en yüksek sayı. Şüpheli işlem bildirimleri çoğunlukla vergi kaçakçılığı, yasa dışı bahis ve kumarla alakalı. Yani, vatandaşlarımızı kolay paraya sevk eden şartlar kara parayı da beraberinde getirmiş.
Bu sayılar bize büyük resmi gösteriyor. Resme yakaştığımızda ise hepimizin artık aşina olduğu medyatik isimleri görüyoruz. Nedense, bu iddiaların araştırılmasına yönelik önergeler ak parti ve mhp milletvekillerinin oylarıyla reddediliyor. Sinekleri avladığı için övünen iktidar, meselenin ucu bataklığa dokununca buna izin vermiyor. Takdiri milletimize bırakıyorum.
Değerli arkdaşlar, kara para bir magazin konusu değil. Sadece bir asayiş konusu da değil. Bu ekonomimizi kemiren bir virüs. İktisatta gresham kanunu vardır. ‘kötü para, iyi parayı kovar’ der. Yaşadığımız tam da budur. Alınteri ile çalışan vatandaşı, yenilikçi işler yapmak isteyen girişimciyi, düzgün bir ülkeye gelmek isteyen yatırımcıyı kaçırır.
Bu vesileyle, gri listeye de değinmek isterim. Zira, hükümetin kapı kapı dolaşıp dış kaynak aradığı bu dönemde finansman girişinin önündeki engellerden biri ülkemizin burada yer alması. Gri liste, türkiye’nin de üye olduğu mali eylem görev gücü tarafından hazırlanıyor. Kara para aklama ve terörizmin finansmanına karşı yeterli güvenceye sahip olmayan ülkeleri listeliyor. Maalesef, ekim 2021’den beri biz de burada yer alıyoruz. Geçenlerde zimbabwe’nin kurtulduğu bu ligde, güney sudan’la, haiti’yle, suriye’yle, yemen’le birlikteyiz. Hazine ve maliye bakanı sayın mehmet şimşek bu listeden çıkılmasının önemini sık sık dile getiriyor. Kendisine bu çerçevede her türlü desteği vermeye hazırız.
V.
Değerli basın mensupları, kıymetli vatandaşlarım,
4k; kredi batağı, kolay para, kayıt dışılık ve kara para toplumumuzu kemiriyor.
Torpil istemeyen genci, rüşvet vermeyen vatandaşı, vergi kaçırmayan girişimciyi budala pozisyonuna düşürüyor.
4k güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı kalkınmanın önünü tıkıyor.
Bilgisi ve gayretiyle kariyerini inşa eden çalışanı, işini büyütmeyi hedefleyen girişimciyi, doğru düzgün şekilde para kazanmak isteyen yatırımcıyı dışlıyor. Haksız rekabeti, kanunsuzluğu, kolaycılığı teşvik ediyor.
4k kamu nizamını bozuyor.
Bu şekilde dönen milyonlar, milyarlar siyasetin finansmanından asayiş problemlerine, terörizmin finansmanından hukukun çiğnenmesine kadar pek çok alanda hasar veriyor.
4k ülkemizin itibarına zarar veriyor.
Türkiye’nin güney sudan’la, haiti’yle, suriye’yle, yemen’le aynı ligde olmasına, zimbabwe’nin gerisinde kalmasına asla razı değilim. Sizlerin razı olmadığına da adım gibi eminim. Allah aşkına, istanbul’u böyle mi finans merkezi yapacağız?
Bu çerçevede, hükümete sesleniyorum.
Gelin, 4k ile, yani kredi batağı, kolay para, kayıt dışılık ve kara para ile ciddi bir mücadele yapın. Ucu kime dayanıyorsa dayansın, ilerleyin. Ancak sadece çete kovalamak, yani sineklerle mücadele etmek yetmez. Meselenin kök sebeplerini de çözmeye, bataklığı kurutmaya var mısınız? Bunun için elimizden gelen desteği verelim.
Sözlerime son verirken, alın teri kazanan ile helal yoldan geçinmeye çalışan, haberlerde gördüğü harcamalara hayretle bakan, havada uçuşan miktarlara şaşıran vatandaşlarıma sesleniyorum.
Siz doğru olanı yapıyorsunuz. Ülkemizin çimentosu da kalkınmanın dinamosu da sizsiniz. Yalnız değil, yenik değil, çaresiz hiç değilsiniz. Biz sizin için buradayız. Hakkınızı, hukukunuzu da sonuna kadar savunacağız ve hep birlikte başaracağız.
Basın toplantımıza katıldığınız için hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.